Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, daha ilkin katılmış olduğu “Türk Demokrasi Vakfı; Tekrardan” başlıklı toplantıya AK Partili yetkililerinin katılmamasına sert tepki göstermiş ve “Kral çıplak demenin, zamanıdır” demişti. Bülent Arınç’ın bu sözleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı söylenmiş sözler olarak algılanmış ve kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı. Manisa’da geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşma yapmış olduğu programa katılan Arınç, AK Parti’ye oy istemişti.

ARINÇ SESSİZLİĞİNİ BOZDU

Açıklamaları gündem olan Arınç toplumsal medyadan izahat yaparak sessizliğini bozdu. Arınç açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“BİRTAKIM ELEŞTİRİLER HAKSIZ”

“Cumartesi günü memleketim Manisa’da düzenlenen mitinge Sayın Cumhurbaşkanı ile beraber katılmam ve orada yaptığım konuşma üstüne AK Parti teşkilatlarından ve beni AK Partili olarak bilen, tanıyan birçok isimden kutlama mesajları aldım. Ayrıca bazı eleştirilere de muhatap oldum. Bu eleştirilerin birçoğunun iyi niyetli bulunduğunu, saygılı bir şekilde dile getirildiğini görüyorum. Bunun yanı sıra vakalara yalnızca siyah-beyaz olarak bakabilen adların de bazı eleştirilerinde haksız bulunduğunu düşünüyorum. Ben bugüne dek AK Parti’nin birkaç kurucusundan birisi olduğumu ve AK Parti’nin benim evim bulunduğunu geçmişten bugüne ısrarla söyledim. Partim ve Sayın Cumhurbaşkanı tarafınca meydana getirilen tüm davetlere katıldım.

Cumartesi günü memleketim Manisa’da düzenlenen mitinge dair… pic.twitter.com/2hRTXZ1xi1

— Bülent Arınç (@bulent_arinc) August 22, 2022

“CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN DAVET ETTİ”

Manisa mitinginden de iki gün ilkin Sayın Cumhurbaşkanı arayarak mitingine katılmamı arzu ettiklerini ifade ettiler. Ben de bu davete -diğer tüm davetlere olduğu gibi- icabet ettim. Bu durum Manisa teşkilatında büyük bir luk yarattı. Teşkilatımız benden bilhassa Manisa halkını yakından ilgilendiren kuru üzüm tutarları ve Manisa’da yapılması ihtiyaç duyulan bazı yatırımlar mevzusunda Sayın Cumhurbaşkanı ile hususi olarak görüşmemi ve kendisini bilgilendirmemi arzu ettiklerini söylediler. Ben de yolculuğumuz esnasında Manisa teşkilatımızın arzu etmiş olduğu tüm meseleleri kendisine aktardım. Oldukça sıcak bir havada, elli bine yakın vatandaşımız saatlerdir Sayın Cumhurbaşkanı’nı bekliyorlardı. Onun öncesinde misafirler takdim edildi. Ben de takdim edilenlerden birisi olarak iki dakikalık bir konuşma yaptım. Özet mahiyeti taşıyan bu konuşmamda şunları ifade ettim: Manisa’ya meydana getirilen, ülkemize meydana getirilen büyük hizmetler oldu fakat bilhassa ben Manisa’da sizin bir evladınız olarak ve bu şehirde elli yıl politika yapmış biri olarak buradayım. Manisa, tarihindeki en büyük hizmetleri AK Parti döneminde aldı. Dolayısıyla da meydana getirilen tüm hizmetlerde en büyük hisse sahiplerinden biri benim ve benim bu hizmetler ile gurur duymam da pek tabiidir. Son elli yıl Manisa için hayal olarak görülen başta Gördes Barajı ve Sabuncubeli Tüneli olmak suretiyle yollarından barajlarına, göletlerinden sulama kanallarına, hastanelerden kent hastanesine kadar pek fazlaca hizmetin bizim dönemimizde geldiğini söyleyebiliriz.

“AKLA VE FERASETE DAVET EDİYORUM”

Bu yüzlerce eserde hisse sahibi olan bir insanoğlunun miting meydanındaki AK Partili kalabalığa “Bu eserlere haiz çıkın, bu eserlerde oranı olan Sayın Cumhurbaşkanı’na ve onun hükümetine destek olun” demesi niçin birilerini rahatsız etmiş olsun? Akıl onu gerektirir ki bu şekilde bir kalabalığa söylenecek söz sadece budur. Yoksa benim miting meydanında kürsüye çıkıp ifadelerimin tam tersi yönde bir konuşma yapmamı bekleyen safdil insanoğlu var ise onları da akla ve ferasete çağrı ediyorum. İçinde kendi payımın varlığını da düşündüğüm bu hizmetlere haiz çıkma mevzusunda fikirlerimi ifade ettim.

“KENDİMİ AK PARTİ’NİN MİLYONLARCA SAHİBİNDEN BİRİSİ OLARAK GÖRÜYORUM”

Bu vesile ile benim politika anlayışım üstüne bildiğinizi zannettiğim fakat birilerinin ısrarla değişik göstermek istediği bir mevzuya da açıklık getirmek isterim. Ben siyaseti başkalarından değişik yapıyorum. Siyaseti halkımızın iyi yönetilmesi, mutluluğu, refah ve rahatlık içinde yaşaması ve onunla beraber olmak şeklinde tanımlıyorum. Bugüne dek da siyasetimi bu tanımlama üstüne şekillendirdim. Benim politika anlayışım şiddete, nefrete ve ayrımcılığa dayalı bir politika değildir. Bu dili de hayatım süresince asla kullanmadım. Yalnız hizmet odaklı olarak vatandaşımızın gönlünde yer etmeye çalışan biri olarak bugüne geldim. Etken siyasal yaşamdan ayrıldıktan sonrasında da şunu ısrarla söyledim. Ben AK Partiliyim, bu ev benim evimdir ve ben kendimi AK Parti’nin milyonlarca sahibinden birisi olarak görüyorum. Bugüne dek AK Parti’nin doğrularına ve doğru yaptıklarına daima haiz çıktım, bundan sonrasında da haiz çıkmaya devam edeceğim.

“KENDİMİ MUHALİF OLARAK NİTELENDİRMİYORUM”

Öteki bir husus ise şudur: Bizim Sayın Cumhurbaşkanı ile bir yazgı arkadaşlığımız var. 1978’den beri birlikteyiz ve ben onun yanında oldum. Bugüne dek değişik söylemlerimden çıkarılan netice sadece şu olabilir: Başkalarından değişik olarak eleştiri yapma gereğini daima duymuşumdur. Yararlı işlerde takdir ederken, yanlış işlerde de eleştirinin dozu en yüksek olanını hayata geçirmeye çalıştım. Bu devirde bunu anlayamayanlar kesinlikle muhalif olunması icap ettiğini düşünüyorlar. Hayır! Bu fikre katılmıyorum ve kendimi bir muhalif olarak nitelendirmiyorum. Belli bir mensubiyetin içinde fakat doğruya doğru, yanlışa da yanlış demeyi ve bu yanlışları yerinde zamanında ve güzel bir şekilde aktarmam icap ettiğini düşünüyorum. Dolayısı ile eleştiri yaptığım vakit “ne kadar güzel” diyerek alkışlayanların bunun aksini yaptığımda da “çark etti” demelerini esefle karşılıyorum. Bu mensubiyetimi ve aidiyetimi daima açıkladım fakat şunu da ifade etmek gerekir. İnsan doğası gereği değişen, değiştikçe gelişen bir varlıktır. Buradan yola çıkarak ben de daha ilkin vermiş olduğum mülakatlarda da altını çizdiğim suretiyle, mühim kararlar arifesinde günün şartlarını göz önünde bulundurarak milletimizin gereksinim ve beklentilerini karşılayacak her türlü görüşü değerlendirmeye açık olduğumu belirtmiştim.

AK Parti’yi kurarken yaslandığımız tüm kıymet ve yargıları temel alarak politika yelpazesinin değişik kanatlarında etkinlik gösteren kişiler, kanaat önderleri ve toplumsal gruplarla istişare ediyorum. Bu istişarelerde kendi görüşlerimi aktarıyor, karşı tarafı dinliyor özetlemek gerekirse milletimizin problemlerine çözümler üretmek adına değişik görüşlerden istifade ediyorum. Politika dilinin toplumumuzu bu denli kutuplaştırdığı bugünlerde zor günleri atlatmak adına el ele vermeyi temel alan bu yöntemin bu sıkışmışlıktan kurtulmak için yegâne çıkış yolu olduğuna inanıyorum.

“İHANET KELİMESİNİ SİYASET DİLİNDEN ÇIKARMALIYIZ”

Hatırlayacaksınız bazı dostlarımızın arkadaşlarımızın ayrılarak başka partiler kurması karşısında kendilerine “hain” denilmesini doğru bulmadığımı ifade etmiştim. İhanet kelimesini politika dilinden çıkarmalıyız. Bir ihtimal dikkatinizden firar etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı da partimiz müessese yıl dönümünde bu arkadaşlarımız için “Geçmişteki hizmetleri adına onlara teşekkür ediyorum” ifadesini kullandı. Bu bile fazlaca mühim bir gelişmedir. Biz bu şekilde olmalıyız.

Bu konudaki fikirlerim bir tek kendi mahallem ile de sınırı olan değildir. Ben halkımızı temsil eden her siyasal partiye kıymet veririm. Anayasadaki ifadesiyle siyasal partiler demokratik yaşamın olmazsa olmaz unsurlarıdır. Bu bağlamda siyasî ittifaklara nahoş adlar takılmasını da hoş bulmadığımı geçmişte ifade etmiştim. Bunu her zeminde daima söylüyorum. Bu partilerin ve ittifakların temsil etmiş olduğu milyonlarca insanoğlunun hukukunu korumayı da kendime vazife biliyor, öteki tüm siyasilerin de bu mevzuya benzer hassasiyetle yaklaşmasını temenni ediyorum. Milletimiz tarafınca özlemi çekilen toplumsal barışın, refahın ve adaletin sadece bu şekilde tesis edileceğine inanıyorum.”

ANASAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan net bildiri: Bizlere yan bakana düz bakmayız

Plajlar boks ringine döndü! Oldukça sayıda şahıs birbirine girdi

Merakla bekleniyordu! Erdoğan Manisa’da duyurdu