Son dakika: MYK sonrası AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’ten müzisyen Onur Şener’in cinayetiyle ilgili flaş açıklamalar! ‘Canavarca hisle…’

[ad_1]

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Merkezi’nde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken açıklamalarda bulunmuş oldu.

Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörüne çağrıda bulunan Çelik, “Kendisinin doğru ya da yanlış gündeme almış olduğu bir sürü mevzu var, kendisinin Diyarbakır annelerini de bir Türkiye raportörü olarak gündemine almasını bekliyoruz. Devamlı için bu raporlardaki sağlıksızlığı, bu raporlardaki çifte standardı çözümleme ediyoruz, karşılaştırma ediyoruz ve kendilerine hatırlatıyoruz. Fakat hiçbir şekilde şimdiye kadar internasyonal kurumların Türkiye ile ilgili yazılan raporların hiçbirinin gündemine Diyarbakır annelerinin girmemiş olması, dünyanın en büyük çifte standartlarından, dünyanın en büyük ikiyüzlülüklerinden bir tanesidir.” diye konuştu.

Çelik, Rusya’nın Ukrayna’nın bazı bölgelerini ilhakıyla sulh ve ateşkes umutlarının daha da uzak ve belirsiz bir zamana ötelendiğini ifade ederek, “Türkiye, Kırım’ın ilhakından bu yana, işgalinden bu yana ortaya koyduğu ilkeli tavrı sürdürmeye devam ediyor. Bu ilhak yaklaşımını da reddettiğimizi ifade ediyoruz.” dedi.

‘BARIŞLA İLGİLİ DURUM BİRAZ DAHA ÖTELENMİŞ DURUYOR’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya-Ukrayna içinde barışın sağlanması için büyük bir performans ortaya koymaya devam ettiğini vurgulayan Çelik, şunları söylemiş oldu:

“Doğal ki aslen bu ilhak sonucuna kadar oldukça pozitif aşamalar geçilmişti. Bunlardan en önemlilerinden bir tanesi dünyanın bir açlık krizi ile karşı karşıya kalması karşısında tahıl koridorunun hayata geçmesiydi. Bu dünyayı bir açlık krizi ile karşı karşıya kalmaktan kurtaran oldukça büyük bir diplomatik hamleydi. Bu her iki tarafın da söylediği, Cumhurbaşkanımızın inisiyatif alması ile her iki tarafla yürüttüğü müzakereler neticesinde ortaya çıktı. Gene 200 cenk esirinin mübadelesi mevzusunda da Türkiye’nin ortaya koyduğu katkıyı, Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu katkıyı hepimiz takdir ediyor. Bu da aslen diplomasisinin, çalışmasının bazı aşamalar kaydetmesi bakımından, bazı sonuçlar üretmesi bakımından son aşama kıymetli ve mühim bir aşamaydı. Maalesef bu ilhak sonucu ile beraber tüm bu aşamaların kazanımları masada durmakla beraber, barışla ilgili ateşkes ile ilgili durum birazcık daha ötelenmiş duruyor.”

Çelik, Türkiye’nin barışın ve ateşkesin sağlanması için ortaya koyduğu haricinde ciddi bir diplomatik irade bulunmadığını belirterek, “Çeşitli kesimlerin ortaya koyduğu sözlerde ve davranışlarda savaşın devam etmesine, savaşın derinleşmesine dönük maalesef tehditlerin, karşılıklı restleşmelerin açığa çıktığını görüyoruz. Kuşkusuz ülkelerin toprak bütünlüğüne ve egemenliklerine daima söylediğimiz şeklinde ilkesel çerçevede haiz çıkıyoruz ve ehemmiyet veriyoruz. İlhak mevzusundaki tutumumuz da ilkesel bir tutumdur, Kırım’ın ilhakından beri ortaya koyduğumuz tavır bellidir. Tüm bu çerçevelerde ise sulh dış ilişkiler masasının kurulmasına çaba etmek, sorunların çözümü için yegane adres olacaktır. Harp hiçbir şey çözmez, cenk yalnız acı, yıkım ve insanoğlu için büyük kayıplar meydana getirir.” şeklinde konuştu.

Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin yürüttüğü sulh diplomasisine destek verme mevzusunda geride kaldığını aktaran Çelik, “Bunu bir rekabete dönüştürmeleri, mesela Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un ‘İşte biz Fransa olarak Rusya’yla iş birliği diyaloğumuzu sürdüreceğiz, Rusya ile konuşan tek ülkenin Türkiye olmasını kimse istemez’ gibisinden, kısaca sulh konusunu bile bir rekabet mevzusu haline getirmesi, diplomatik kapasite üretmeyi, diplomatik netice üretmeyi bile bir çıkar meselesi haline dönüştürmeye emek harcaması maalesef tüm bu süreç içinde yapılmış en talihsiz açıklamalardan bir tanesidir.” değerlendirmesinde bulunmuş oldu.

‘İYİ SONUÇLAR DOĞURMAYACAĞI AÇIKTIR’

Çelik, Yunanistan ve Cenup Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Ege ve Akdeniz’de tansiyonu yükseltme çabası içinde olduklarını vurgulayarak, “Maalesef bazı müttefiklerimiz de ABD Birleşik Devletleri, Yunanistan’daki üstlere tabanca yığarken ya da Cenup Kıbrıs’taki tabanca ambargosunu 1 yıllığına kaldırırken genel anlamda şöyleki bir argümanı el altından ifade ediyorlar ‘İşte Rusya’nın ortaya çıkardığı bu cenk tablosu karşısında bölge ülkelerini, NATO ülkelerini tahkim etmek’ ile ilgili bir yaklaşım şeklinde ortaya koyuyorlar. Fakat bu oldukça anlamlı bir durum ortaya çıkarmıyor, anlamlı bir tablo öğretmiyor. Bu sebeple Yunanistan elde etmiş olduğu bu desteği Türkiye’yi tehdit etmek için, Türkiye’yi rahatsız etme etmek için ve Türkiye’nin hak ve menfaatlerine dönük olarak tecavüzkar bir tutum ortaya koymak için üretiyor. Yunanistan’a bu desteği verenlerin, Yunanistan’ın bu tehditkar ve tavizkar tutumu karşısında da ihtiyaç duyulan tavrı alması gerekiyor. Her ne olursa olsun Ege’de ve Akdeniz’de bu şekilde Yunanistan’a ve Cenup Kıbrıs Rum yönetimine dönük olarak bu şekildeki hesapsız tabanca desteğinin, Yunanistan’ın geleneksel devlet politikası, saldırgan ve tacizkar maksimalist devlet politikası dikkate alındığında ne NATO için ne bölge barışı için {hiç de} iyi sonuçlar doğurmayacağı açıktır. Bir ülkenin başbakanı, Miçotakis’den bahsediyorum, ‘Biz şöyleki yapacağız, bu şekilde yapacağız, şöyleki bir tutum sergileyeceğiz’ dedikten sonrasında ‘Türkiye’yi tehdit ederken arkamızda şu ülkeler de var’ diyerek NATO müttefiklerini sayıyor.” diye konuştu.

Yunanistan’a destek ve izin verenlerin her birinin NATO ve bölge barışı açısından doğru yapmadıklarını söyleyen Çelik, şunları kaydetti:

“Bu silahları verenler, bu üsleri kuranların Yunanistan’a hukuk mevzusunda hiçbir uyarı yapmadığını görüyoruz. Örneğin gayri askeri statüdeki adaların silahlandırılması meselesinde olduğu şeklinde devamlı olarak bunu ‘gayri askeri statüdeki silahları, bu adaları niye silahlandırıyorsunuz’ dediklerinde işte Türkiye’ye karşı bulunduğunu, Yunanistan’daki yetkililer Başbakan dahil, Dışişleri Bakanı dahil söylüyorlar. Şöyleki bir yalan düzeni tutturmuş Yunanistan, Avrupalılara dönük olarak hukuktan, internasyonal hukuka hassasiyetten, internasyonal sözleşmelere ve kurucu anlaşmalara sadakatten bahsedip bu mevzuları açıyor. Fakat Ege ve Akdeniz’de ise hukuk tanımayan bir devlet olarak her türlü üslupsuzluğu ortaya koyuyor, her türlü sorumsuz davranışı ortaya koyuyor.

Kurtuluş Savaşı’nda İstiklal mücadelemizde Anadolu’da yaptıkları zulümler ve katliamlar iyi mi tarihe geçmişse bugün de işte Ege’de yaptıkları katliamlar, o küçücük evlatları öldürmeleri, o botları şişlemeleri aynı şekilde tarihe geçiyor. Fakat tüm bunun karşısında dünyanın herhangi bir yerindeki en küçük bir insan hakları ihlali karşısında sayfalar dolusu rapor açıklayan, saatler süresince radyo ve tv yayını meydana getiren Avrupa Birliği ülkeleri sessiz kalıyorlar. Avrupa Birliği’nin gözünün önünde bir Avrupa Birliği üyesi ülke Yunanistan, Ege’de insanları öldürüyor, göçmenleri öldürüyor, bayanları ve evlatları öldürüyor. Bundan daha vahim bir tablo olabilir mi? Hiçbir tanesine seslerini çıkarmıyorlar. Nerede bahsedeceksiniz vicdandan, nerede bahsedeceksiniz hukuktan?”

‘TÜRKİYE’YE HİÇBİR ŞEY OLMAZ’

Çelik, Yunanistan’ın gayri askeri statüdeki adaları silahlandırmasına ilişkin şunları söylemiş oldu:

“Tüm bunların anlamı şudur, gene yanlış bir tutumla Ege’de ve Akdeniz’de tansiyonu yükseltecek, saldırgan tarafı cesaretlendirecek, kışkırtacak, saldırgan tarafın daha yanlış ve daha hukuksuz işler yapmasına yol açacak bir tutum içine giriyorsunuz. Bunun karşısında Türkiye’ye hiçbir şey olmaz, Türkiye bundan sonrasında Şimal Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne tabanca desteğini de askeri desteğini de daha oldukça artırır. Kuvvet dengesi bakımından Ege’deki kuvvetlerini, asla kimsenin Türkiye’yi mavi vatanı, kara vatanı ve gök vatanımızı tehdit edemeyeceği bir kuvvet seviyesine çıkarır. Fakat tüm bunun başlangıcı nedir? Müttefiklerimizin yanlış bildiri vermesidir Yunanistan’a, Yunanistan’ı kışkırtmasıdır. Ege ve Akdeniz’de Yunanistan’ın saldırgan tutumunu destekleyecek ve kışkırtacak bir tutum içine girmesidir. Dolayısıyla ortaya çıkacak bu tablo ne NATO’ya, ne bölge barışına, ne de dünyanın şu anda en oldukça gerekseme duyduğu bu diyalog zeminlerine, diplomatik zeminlere hizmet etmez. Yunanistan’a verilmesi ihtiyaç duyulan bildiri masaya oturmasıdır, masadan kaçmamasıdır. Türkiye büyük bir dış ilişkiler devletidir, masaya oturulmuş olduğu süre çözülmeyecek problem yoktur.”

Çelik, Avrupa demokrasilerini bugün kırılgan hale getiren şeyin, “Avrupa’daki faşizmin yükselişi” bulunduğunu söylemiş oldu.

Bu faşizmin kendisini “İslam düşmanlığı”, “yabancı düşmanlığı”, “göçmen düşmanlığı”, “Türk ve Türkiye düşmanlığı”, “Erdoğan düşmanlığı” şeklinde çeşitli şekillerde gizlediği söyleyen Çelik, Avrupa’daki siyasetçilerin de oy almak için ara sıra aşırı sağın söylemlerini kullandığını dile getirdi.

Almanya Federal Parlamento Başkan Yardımcısı Wolfgang Kubicki’nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik hakaret içeren sözlerine tepki gösteren Çelik, “Kubicki’nin Sayın Cumhurbaşkanımız hakkında sözleri aslen tipik bir aşırı sağ söylemin, faşistlerin kullandığı söylemin yine edilmesinden başka bir anlam ifade etmez. Bu tabi ki kınanacak, doğal ki ayıplanacak, doğal ki şiddetle reddettiğimiz bir söylemdir. Fakat herhangi bir marjinal aşırı sağ partinin kullandığı bir üslubu, Almanya Federal Meclis Başkan Yardımcısının söylüyor olması, Almanya demokrasisi için büyük bir sıkıntıdır. Söylenen bu sözün hiçbir kıymetiharbiyesi yok, bunu şiddetle reddediyoruz ve kınıyoruz.” diye konuştu.

MESCİD-İ AKSA’DA YAŞANANLAR

Kudüs ve Mescid-i Aksa’daki sıkıntıları da yakından takip ettiklerini belirten Çelik, “Mescid-i Aksa’ya dönük olarak ortaya çıkan bazı radikallerin ihlallerini, bir kere daha kınıyoruz. Fakat bu radikallerin ihlallerinin İsrail polisinin nezaretinde ya da görmezden gelmesiyle gerçekleşmesi ise daha da sıkıntılı bir durumdur. Dolayısıyla İsrail hükümetinin buna dönük olarak ihtiyaç duyulan tedbirleri alması elzemdir. Herhangi bir halde, Mescid-i Aksa’nın mukaddesatına dönük, Mescid-i Aksa’nın hukuki statüsüne dönük olarak hiçbir tacize müsaade edilmemelidir. Bu tacizlerin hepsini kınıyoruz. Aynı şekilde dün de El Halil Camii’nde saygısız bir görüntü gündeme geldi. Bunlar mevzusunda acilen önlem alınmasını bekliyoruz.” ifadesini kullandı.

Ömer Çelik, konuşmasının peşinden gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

MÜZİSYEN ONUR ŞENER CİNAYETİ

“Müzisyen Onur Şener’i öldürenlerin ikisinin kamu çalışanı olması sebebiyle değişik yorumlar yapılıyor. Değerlendirmeniz nedir?” sorusu üstüne Çelik, Şener’in yaşamını kaybetmesinden büyük üzüntü duyduklarını belirterek ailesine başsağlığı diledi.

“Sayın Genel Başkanımızın, Cumhurbaşkanımızın, tüm MYK üyelerinin bundan dolayı büyük bir acı duyduğumuzu ifade etmek isterim.” diyen Çelik, Şener’in ailesinin ziyaret ederek, yanında olacaklarını belirtti.

Çelik, “Bu cinayetin, canavarca hislerle gerçekleşmiş olduğu oldukça açık. Biz tüm bu dava sürecini oldukça yakından takip edeceğiz. Canavarca hislerle bu cinayeti gerçekleştirenlerin ihtiyaç duyulan cezayı alması için sürecin takip edeni olacağız. Kuşkusuz yargı bağımsız bir halde mevzuyu inceleyecektir, ihtiyaç duyulan hukuki süreçler takip edilecektir. Ikimiz de tüm bu süreci kendi açımızdan takip edeceğimizi bir kere daha ifade ediyorum.” şeklinde konuştu.

Cinayeti işleyen kişilerin hangi bakanlıkta çalıştığının, kamu görevlisi olup olmadığının polemik mevzusu edilmesinin bu acı karşısındaki duyarsızlığın bir örneği olarak gündeme geldiğini söyleyen Çelik, sözlerini şöyleki sürdürdü:

“İster hususi sektörde çalışsın ister kamuda çalışsın ister şu kurumda çalışsın ister bu kurumda çalışın… Dünyanın her yerinde olduğu şeklinde Türkiye’nin her yerinde de asla istemesek de şu kurumdan, şu meslek grubundan, şu cinsiyette, şu kökenden bazı insanların maalesef bu tip canavarca işlere imza attıklarını görebiliyoruz. Lanetliyoruz, hepsinin Tanrı belasını versin, hukuk esasen gereğini yapmış olacaktır fakat tutup da doğrusunu söylemek gerekirse bu acı karşısında bile siyasal polemik üretmeye çalışanların; bundan şu bakanlık mesuldür, şu kurum mesuldür, bundan hükümet mesuldür gibisinden bir yaklaşım içine girmesinin bu acıyı ve cinayeti istismar etmekten başka hiçbir bir izahı yok.”

Cinayeti işleyenlerle ilgili memuriyetten ihracın gündeme gelip gelmeyeceği sorusu üstüne Çelik, kurumların iç hukuklarının, bu tip vakalar karşısında takip edilecek süreçler açısından gereğini en kati şekilde yapacağını beyan etti.

Çelik, cinayeti işleyenlerin herhangi bir kamu kurumu ya da başka bir yerde olmasını asla kimsenin arzu etmeyeceğini belirterek “Bir taraftan yargı süreci devam ederken bir taraftan da kurumlar lüzumlu adımları en net halde atacaklar.” dedi.

KILIÇDAROĞLU’NUN ABD PROGRAMI

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 9-13 Ekim’de ABD’de programının olacağının hatırlatılmasının peşinden, “Bu ziyaret kamuoyunda altılı masanın cumhurbaşkanı talibi için icazet ziyareti olarak yorumlandı. Siz bunu iyi mi yorumlarsınız?” sorusu üstüne Çelik, altılı masanın cumhurbaşkanı adayını iyi mi belirleyeceğinin, bunun için daha kaç tane toplantı yapacağının gündemlerinde olmadığını söylemiş oldu.

Kamuoyunun bu meseleyi bir senedir takip ettiğini ve sonrasında da bir şeyin çıkmadığının görüldüğünü ifade eden Çelik, “Kimin hangi ülkeye gittiği, hangi siyasinin hangi ülkede hangi etkinlik yapmış olduğu bizi ilgilendiren bir husus değil.” diye konuştu.

Gerçek bir demokrasi söz mevzusu olduğunda şurasının burasının ne dediğinin değil, milletin icazet vermesinin mühim bulunduğunu vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:

“Ben hiç kimseye ‘Gidip şuradan icazet mi alıyorsunuz, almıyor musunuz’ bununla ilgili bir şey söyleyemem. Fakat söylediğim şeklinde Türkiye bir yıldan azca kala bir seçim dönemine girmişken bir de çıkmış ABD Birleşik Devletleri’nden bazı yetkililer, ‘Biz Türkiye’de muhalefeti destekleyeceğiz.’ demişken birazcık daha basiretli hareket etmek, birazcık daha ferasetli hareket etmek, bu manidar yaklaşımlardan uzak durmak, bu spekülatif alanlardan uzak durmak daha sıhhatli bir yaklaşım olabilirdi. Fakat doğal o kendilerinin bileceği bir iş. Doğal bunun kamuoyunda bir tartışmayı alevlendirdiğini görüyoruz, o çerçevede takip ediyoruz.”

‘YUNAN DIŞİŞLERİ BAKANI SÜREKLİ SAVAŞ KIŞKIRTICILIĞI YAPAN BİRİSİ’

Çelik, bir gazetecinin “Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias gerek askeri gerek siyasal sahada ülkesinin başlatmış olduğu ve tırmandırdığı gerilimi göz ardı ederek ‘provokatif söylemlerden vazgeçilirse Türkiye ile müzakereye açığız’ mesajını verdi. Ulusal Müdafa Bakanı Hulusi Akar da Yunan tarafını yalancılık hastalığıyla tanımladı. Bu şartlar altında Türkiye-Yunanistan içinde yeni bir görüşme trafiği başlayabilir mi? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Prag’da Yunan yetkililerle bir araya gelmesi söz mevzusu olabilir mi?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Dostlar esasen krizin en büyük sebeplerinden bir tanesi bu Yunan Dışişleri Bakanı’nın söylemleri. Yunan Dışişleri Bakanı devamlı cenk kışkırtıcılığı meydana getiren, gerilim tüccarlığı meydana getiren birisi. Avrupa’da internasyonal toplantılarda bunun söylemlerini masaya koyduğunuzda, Avrupa’daki bakanlar, daha üst düzey yetkililer bu şahsın söylemlerinin marjinal bulunduğunu ifade ediyor. Hatta Yunanlı siyasetçilerle karşılaştığınızda ‘Biz dış ilişkiler diyoruz, masadan bahsediyoruz, gelin bu tarz şeyleri çözelim diyoruz, sizden bu izahat geliyor’ dediğinizde ‘Ya bu Dendias’ı oldukça ciddiye almayın bundan dolayı bu tüm bu tarz şeyleri iç politikadaki hırsları sebebiyle söylüyor. İç politikada kendini öne çıkarmak için söylüyor’ diye de açıkça ifade ediyorlar.”

Dendias’ın gece gündüz kışkırtıcılık yaptığını, sonrasında da “Biz hukuktan yanayız, Türkiye isterse masaya otururuz.” söylediğini aktaran Çelik, şöyleki konuştu:

“Tüm bu kışkırtıcılığı meydana getiren sizsiniz, hukuku ihlal eden sizsiniz, şu andaki hükümet politikası içinde de en köktencilik, en saldırgan üslubu kullanan, her türlü dış ilişkiler masasını devirmeye çalışan dili kullanan kişi bu kişi. Türkiye’ye vardığında basın toplantısı yaparken bile tüm dünyanın gözü önünde buraya kavga çıkarmaya geldiği, hırçınlık hayata geçirmeye geldiği, dış ilişkiler adına konuşmak değil Yunanistan’daki marjinal çevreleri mutlu etmek suretiyle konuşmuş olduğu hepimiz tarafınca görüldü. Aslen Yunanistan 6 aylığına, 1 seneliğine Dendias’a konuşma yasağı koysa, tansiyonun mühim seviyede azalmasına hizmet etmiş olur. Yunanistan için de yararlı olur. Bu kadar gerilim, bu kadar yüksek gerilim iyi bir şey değil.”

‘TÜRK SUBAYINA YAKIŞMAZ’

Çelik, bir gazetecinin “Tokat Valiliğinin 30 Ağustos’ta düzenlemiş olduğu resepsiyonda valinin elini sıkmayan askerler Ulusal Müdafa Bakanlığınca görevden alındı. Bu vakaya ilişkin değerlendirmeniz ne olur?” sorusunu da şöyleki yanıtladı:

“Gerek Tokat Valiliğinde gerçekleşen vaka, daha ilkin de Kayseri’de gerçekleşen vaka, bunlar asla kabul edilemez. Hiçbir şekilde devlet adabına, komut komuta zincirine uymayan şeyler. Türk Silahlı Kuvvetleri hukuka, Anayasa’ya bağlı, tüm bir felsefesinin temeline disiplini koymuş oldukça büyük ve kuvvetli bir ordu. Orada valiye, mülki yönetim amirine karşı meydana getirilen bu saygısızlık Türk subayına yakışmaz. Bunun bilincinde olarak daha ayyuka çıkar olmaz Ulusal Müdafa Bakanlığı tarafınca ihtiyaç duyulan soruşturma açılmış, soruşturma yapılmış, soruşturmanın selameti açısından bu kişiler açığa alınmıştır ve Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilmiştir.”

(AA)

ANASAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ