Türk Girişimsel Radyoloji Derneği Lideri Prof. Dr. Mehmet Halil Öztürk, inmenin erken teşhis konulması halinde ameliyatsız tedavi edilebildiğini, çeşitli sistemlerle daralan damarın açılabildiğini ve bu yolla hastanın felç geçirmesinin önlenebildiğini söyledi.

Prof. Dr. Öztürk, 29 Ekim Dünya İnme Günü’nde AA muhabirine yaptığı açıklamada, inme teşhisi koyulan hasta için birinci 4,5-6 saatin medikal tedavinin yapılabilmesi için çok bedelli bir vakit dilimi olduğunu belirtti.

Bu vakit aralığında pıhtı eritici ilaç uygulaması yahut birinci 8 saatte girişimsel olarak tıkanan damarın içindeki pıhtının çıkarılması yolu ile tedavinin mümkün olduğunu lisana getiren Öztürk, “Koldan ilaç vererek düzelmeyen hastalar için girişimsel nöroradyoloji takımı kasık damarından girerek bir kateter yardımı ile tıkanmaya neden olan pıhtıyı çıkararak damarı açma tedavilerini muvaffakiyetle uygulamaktadır.” diye konuştu.

Öztürk, uygun nöroradyolojik görüntüleme imkanı olan merkezlerde tedavi sürecinin 24 saate kadar mümkün olabildiğini kelamlarına ekleyerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Ekipler, konusunda özellikli eğitim almış radyolog, nörolog, kimi merkezlerde kardiyologlar ile birlikte yüz akıyla hizmet sunmakta ve beyin damar hastalıkları çok daha az riskle tedavi edilmekte. Bu süreçleri kapalı beyin damar cerrahisi olarak tanımlayabiliriz. Girişimsel nöroradyolojide, kasık damarlarından girilerek beyin damarlarına ulaşılır ve çok özel gereçler kullanılarak tedaviler yapılır. Sonuç olarak, inmenin erken teşhis konulması halinde ameliyatsız tedavi edilebildiğini, çeşitli metotlarda daralan damarın açılabildiğini ve bu yolla hastanın felç geçirmesinin önlenebildiğini vurgulamak istiyoruz.”

Beyin damar hastalıklarıın tedavisinin bir grup işi olduğunu anlatan Öztürk, Sıhhat Bakanlığının “Akut İnme Tedavi Modeli”ni muvaffakiyetle uyguladığını anlattı.

“Sağlık Bakanlığı, inme geçiren hastalar için muazzam bir örgütlenmeyi başardı”

Beyin Sıhhati ve Hasta Derneği (BEYİNDER) Lider Yardımcısı Doç. Dr. Dilcan Kotan Dündar ise tıp alanında son yıllarda yaşanan baş döndürücü gelişmelere karşın inmeye bağlı ölümlerin birçok ülkede üçüncü, kimi ülkelerde ise ikinci sırada yer aldığını belirtti.

Halk ortasında felç olarak bilinen inmenin, basitçe beyefendisinin damar sebebiyle bir kısım misyonlarını kaybetmesi olarak tanımlandığını söyleyen Dündar, felç sonucu ferdî mağduriyetlerin, aile dramlarına ve büyük ekonomik kayıplara neden olduğunu kaydetti.

Dündar, yüzün simetrisinin ani bozulması, konuşmada bozulma, konuşamama yahut konuşulanları anlayamama, anlamsız konuşma, bedenin kol ve bacak kısmında ani his ve kuvvet kaybı ve uyuşukluk üzere nedenlerin en sık rastlanan problemler ortasında yer aldığı bilgisini vererek, “İnme hastalarında damar tıkanıklığına yol açan pıhtı üçte ikisinde kalpteki sorunlardan kaynaklanmışken, üçte bir hastada ise halk ortasında damar kireçlenmesi olarak bilinen uzunluğundaki damar sertliği ve darlık gelişmiş damarlardan kaynaklanır.” diye konuştu.

İnmenin yaş üzere değiştirilemeyen nedenlerin yanında, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, sigara kullanımı, şişmanlık, fizikî aktivitelerin azalması üzere nispeten denetim edilebilir nedenlerle ortaya çıktığını aktaran Dündar, BEYİNDER olarak halkı bu riskleri azaltmak için uğraş göstermeye ve en kıymetlisi harekete geçmeye davet ettiklerini lisana getirdi.

Dündar, evvelden inmenin çaresiz bir hastalık olarak kabul gördüğünü ve inme geçiren hastaların soğuk su altına tutulduğunu anlatarak, “Artık oyunun kuralı değişti. Bu karamsar tablonun artık tedavisi mümkün. Erken fark edilen, uygun vakitte ve yanlışsız müdahale edilen hastalarda bulguların tamamı ya da bir kısmı geriye dönebilir. Sloganımız, inme vakte karşı bir yarıştır. Sıhhat Bakanlığımız, inme geçiren hastaların en süratli halde teşhis ve tedavilerini düzenleyebilecek hastane ve tabiplere ulaşması için muazzam bir örgütlenmeyi başarmış durumda.”